22 Kasım günü saat 10.30’da, Hızlı Tramvay’ın Sultanahmet durağında buluşmayı ve birlikte Topkapı Sarayı’nın girişine yürümeyi planlıyoruz. Lütfen Müzekartınızı getirin! Müze son derece zengin; yaklaşık üç buçuk ila dört saat sürecek ziyaretimiz sırasında, sergilenen her şeyi görmemiz elbette mümkün olmayacak.
Ziyaretimize, Birinci Avlu’nun (Bab-ı Hümayun) kapısının hemen yanında yer alan Aya İrini Müzesi (1) ile başlayacağız. Giriş ücretine bağlı olarak içeri girip girmemeye karar vereceğiz. Müzekart bu özel eser için geçerli olmasa da, fiyatın çok yüksek olmamasını umuyorum, çünkü bazı imparatorların tamamen kırmızı porfirden yapılmış lahitlerini görmek eşsiz bir fırsat. Yapıda ne Bizans ne de Osmanlı dönemi süslemeleri bulunduğundan, anıtsal mimarinin sadeliğini rahatlıkla takdir etmek mümkün. Avlusu (atrium) da oldukça etkileyici. Sadece havanın güzel olmasını umuyorum.
Biletlerimizi aldıktan ve kontrollerden geçtikten sonra İkinci Avlu’ya gireceğiz. Sağ tarafa dönüp mutfakları (2) ziyaret edeceğiz; (diğerlerinin yanı sıra) burada sergilenen özellikle Çin porselenleri ve Osmanlı dönemi lüks çinileri dikkat çekicidir. Ardından avluyu geçip sultanların divanının toplandığı odaları (3) gezeceğiz. Daha sonra birçok Osmanlı görevlisinin ve yabancı elçinin izinden giderek arz odasına, yani taht odasına (4) gireceğiz. Gezimize III. Ahmed (hük. 1703-30) için inşa edilen kütüphaneyi (4a) ziyaret ederek devam edeceğiz; umarım açıktır ve böylece mekânın zarif mimarisini hayranlıkla görebiliriz.
Şimdi Üçüncü Avlu’dayız. Şansımız yaver giderse, Hazineyi ve Fatih Sultan Mehmed için yapılmış güzel köşkü (5) görebileceğiz; buradan hem Marmara Denizi’ni hem de Boğaz’ı seyretmek mümkündür. Eskiden Üçüncü Avlu’ya bitişik galerilerden birinde sarayın tekstil koleksiyonu sergilenirdi — eğer hâlâ sergileniyorsa, orayı da gezeceğiz (5a). Daha sonra Sünnet Odası’na (6) açılan terasa geçeceğiz. Bu oda, Sultan İbrahim (hük. 1640-48) döneminde inşa edilmiştir ve 16. ve 17. yüzyıla ait, muhtemelen artık var olmayan yapılardan getirilmiş ya da bir sebeple saray depolarında bulunmuş çinileriyle ünlüdür. Diğer köşkler olan Revan Köşkü ve Bağdat Köşkü (7 ve 8) ise, Evliya Çelebi’nin (1611 - yaklaşık 1687) gençlik yıllarında yoldaşı olan IV. Murad’ın (hük. 1623-40) zaferlerini anmak için yapılmıştır.
Bu hoş mekânı gezmeyi bitirdiğimizde, sanırım hepimiz çay içmeye hazır ve biraz susamış olacağız. 22’sinde hepinizle görüşmek üzere.